Son dönemde herkes yeni nesil teknik adamları konuşuyor. Nuri Şahin daha futbolcuyken hocalığa başladı. Emre Belözoğlu, formasını çıkarıp kulübeye geçti. Volkan Demirel, Çağdaş Atan, Şenol Can, Selçuk İnan sükseli futbol kariyerlerinin ardından teknik adamlığa geçişte zorlanmadı. Ancak genç hocalar arasında biri var ki adeta tırnaklarıyla kazıyarak en dipten geldi. Ne futbolculuğunu hatırlayan vardı, ne de Süper Lig ‘deki hoca havuzunda şansı. Ancak o kendisine inandı, sonra da insanlar ona… İlhan Palut’tan bahsediyoruz. Peki bu sürece nasıl geldi? Hayatındaki kırılma anları ne? Hikayeyi kendisinden dinledik…
‘Derslerimde çok başarılıydım’
“Hataylı’yım. Reyhanlı’da doğdum. 3 çocuklu bir ailenin en küçük üyesiydim. Sevgi dolu bir ortamda büyüdüm. Annem hastanede aşcıydı, babam da çiftçilikle uğraşırdı. Derslerimde çok başarılı bir öğrenciydim. İlkokul ve ortaokulda çok başarılıydım. Babamın futbolla uzaktan yakından alakası yoktu. Sandalyeleri kale yapan, kaset çalarlardan kaleler yapan bir çocuktum. Futbolla büyüyordum adeta. Top yoksa tahtaya çiviler çakarak yine bir maç ortamı oluşturmaya çalışıyordum bir şekilde hep. Sokak aralarında akşam saatlerine kadar bıkmadan oynadığımız oyunlar bizi Hatayspor’un minik takımına kadar getirdi.”
‘Okulu bırakmak dönüm noktası’
“Tabii ki bu süreç kolay geçmedi, derslerinde başarılı bir öğrenci olduğum için ailem kesinlikle iyi bir üniversitede okumamı istiyordu. Ben ise futbolu istiyordum hep. Nitekim İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesini kazandım. İstanbul’a gittim. 1.5 sene okul hayatıma devam ettim. Ancak aklım yine hep futboldaydı. ‘Ben ne yapıyorum?’ sorusunu sordum kendime. 17 yaşında bir çocuk için keskin bir dönüm noktasıydı. Mezun olduktan sonra yapacağım işle hayatımı sürdürmek istemiyordum. Tekrar futbola dönmek istiyorum dedim ve Hatay’a döndüm. Ailemle aramızdaki en büyük görüş ayrılığı buydu. Anadolu insanı gözüyle oğlumuz öğretmen olsun diye düşünüyorlardı fakat bıraktım geldim. Yine de gönülleri olsun diye BESYO okudum, orayı da bitirdim ama futbolla beraberdim artık. Nitekim profesyonel oldum ve aktif futbol hayatım alt liglerde geçti.”
‘Çalınan saatin aynısını alan bir hoca’
“O kararı almak benim için önemli bir kırılma anıydı ama döndükten sonra da yine bir anım var kırılma anı olarak söyleyebileceğim… Bir gün idmandayım. Allah rahmet eylesin, eski hocam Osman Çalgın var, Hatayspor’un da şu an tesislerinde onun adı var. Dar gelirli ailelerin, yokluk yaşayan ailelerin dönemiydi bizimkisi. Annemin çalıştığı hastanedeki çay ocağında da çalışıyorum boş vakitlerimde. Başarılı bir öğrenci olduğum için annem orada biriktirdiği parayla bana bir saat aldı. Çok da güzel bir saat. Bir gün idmana çıktım, döndüğümde saat bıraktığım yerde değildi. Çalınmıştı… Ailem zaten istemiyordu, o olaydan sonra, ‘Bir daha futbol yok’ dediler. Sonra hocam arkadaşlara sormuş, ‘İlhan niye gelmiyor?’ diye. Onlar da saat olayını anlatmışlar. Allah rahmet eylesin, Osman hoca hastaneye geldi. Çay ocağında çalışıyorum. Kaybettiğim saatin aynısını bana almış. Bana verdi ve anneme, “Bu çocuğu futbola gönderin’ dedi.”
‘Kendimi Rıdvan Dilmen’le test ederdim’
“Çok parlak bir futbolculuğum olmadı hiç ama futbolu çok seviyordum. 5’e 5 maç yapan çocukları bile durup izlerdim. Avrupa’da ve ligde maç kaçırmazdım. Bunu futbolcu olarak uygulamakta o kadar iyi değildim. Ancak futbolun son zamanlarında artık hep analitik düşünmeye başladım. İzlediğim her maça teknik adam gözüyle bakıyordum. Kendimi test ederdim. Maçları izlerken eşime, ‘Bak maçtan sonra Rıdvan Dilmen çıkacak, bunları bunları söyleyecek’ derdim. Rıdvan hoca çıkar aynı analizi yapardı.”
‘En dipten başlamak’
“Kırıkhan’da yardımcı hocalığa başladım. Sonra Hatayspor’un U19 hocası oldum. Hatta hafta sonları gidip futbol okullarındaki çocukları da çalıştırıyordum. En alt yaş grubunu, altyapıyı, alt ligleri antrenör olarak deneyimleme fırsatı buldum bu şekilde. Daha sonra Ahmet Taşyürek hoca Hatay’a geldi, onun yardımcısı oldum. Beraber Ümraniyespor’da şampiyonluk yaşadık. 2. Lig’den 1. Lig’e çıktık. Ondan sonra ben yardımcı antrenörlük yapmak istemediğimi ve kendimi direktörlüğe hazır hissettiğimi düşündüm. Futbol aileden fedakârlık yapmak gereken bir iş. Eğer onlardan vakit çalacaksam bunu kendi yolumda yürüyerek yapmalıydım.”
’20 saniyede verilen karar’
“Hatay’ın sportif direktörü oldum. Fatih Kavlak hocaydı. Fatih hocanın yerine göreve gelmek isteyebileceğim en son şeydi. Ancak bir gün tesise yöneticimiz geldi. ‘Senin tutumunu biliyorum ama hocayla yolları ayırdık’ dedik. ‘Birazdan seni yönetim kuruluna çağıracaklar’ diye de ekledi. Başkan, ‘Bugüne kadar gözlemlerimiz, sizin duruşunuz ve bakış açınız nedeniyle seni hoca yapmak istiyoruz’ dedi. 20 saniyem var, cevap vermem lazım. Bir daha bu teklif bana gelmeyebilirdi. Buna hazırdım ‘Evet’ dedim. 4 gün boyunca elim ve ayağım buz gibiydi. Play-Off oynadık. Ertesi sene şampiyon olarak 1. Lig’e çıktık.”
‘Konya’yı içimde hissettim’
“Hatayspor’la 1. Lig’de ilk senemizde Play-Off finali oynadık. Oynadığımız futbol herkesin dikkatini çekti. Süper Lig’den takımlarla adım anılıyor. Herkesten telefon alıyorum ve teklifler geldi. İçim kaynıyor, Süper Lig’e gideceğim, hayallerim gerçek oluyor. Ancak yarım kalan bir işim var diyerek tekliflere teşekkür ettim. Hatayspor’u Süper Lig’e çıkarmak istiyordum, bu bir görev gibiydi benim için. Ancak erken bir şekilde benimle yollar ayrıldı. Sonrasında Göztepe ‘ye gittim. Orada Süper Lig deneyimini yaşadım. Ayrıldıktan sonra yine çok sayıda takımdan teklif alıyordum. Konya beni istediğinde ise içimde çok güçlü bir his oluştu. Görüşmeye daha gitmemiştim bile, şartları bilmiyorum… Ama eşime, ‘Ben gidiyorum, anlaşacağım’ dedim. Nitekim geldiğimiz günden bu yana oynadığımız futbol ve takım olarak sergilediğimiz performans, bununla beraber oyuncu arkadaşlarımızın bireysel olarak yakaladıkları çıkış oldukça değerli. 2. Lig’de hoca olduk. ‘Tecrübesiz’ dediler. 1. Lig’e çıktık. ‘Bu ligi tanımıyor, başaramaz’ dediler. Süper Lig’e geldim, ‘Burada yapamaz’ dediler. Ben ise şunu diyorum… Hiçbir yere talip değilim ama aklınıza gelen en zor göreve hazırım.
ÖMER NECATİ ALBAYRAK / FANATİK ÖZEL